Introducing 

Prezi AI.

Your new presentation assistant.

Refine, enhance, and tailor your content, source relevant images, and edit visuals quicker than ever before.

Loading content…
Loading…
Transcript

Asıl adı "Kitab-ı Dede Korkut Alâ Lisan-ı Taife-i Oğuzan" şeklinde olan DEDE KORKUT HİKAYELERİ 12, 13 ve 14. yy.da Doğu Anadolu'da ve Azerbaycan’da yaşayan Müslüman Oğuz boylarının geleneklerini, göreneklerini, iç mücadelelerini, doğaüstü güçlerle, yaratıklarla savaşmalarını ele alır.

14. ve 15. yy.da yazıya geçirilmiştir. Bu konudaki yaygın kanaat hikâyelerin 15.yy.da yazıya geçirildiği şeklindedir. Hikâyelerin kimin tarafından yazıya geçirildiği bilinmemektedir. Dede Korkut Kitabı on iki destansı hikâye ve bir mukaddimeden oluşmuştur.

Hikâyeler Kuzeydoğu Anadolu dolaylarındaki Müslüman Oğuzların hayatını anlatır. Fakat destanlar İslamiyet öncesi dönemden de izler taşımaktadır. Bu yüzden destanların oluşmasının daha erken evrelerde olduğu tahmin edilmektedir. Kitapta, Salur Kazan ve Bayındır Han gibi kahramanların, mekânın ve zamanın ortak oluşuyla ve her hikâyede Dede Korkut'un ortaya çıkışıyla on iki hikâye birbirine bağlanır.

-Dede Korkut Hikayelerinde Hakkaniye lehçesi kullanılmıştır.

-Şiir ve düzyazı (nazım-nesir) karışık oluşturulmuştur.

Örnek: I. Hikaye (sayfa 117)

………………………

Oğuz Beyleri bir bir gelip toplanmaya başladılar meğer Dirse Han derlerdi, bir beyin oğlu kızı yoktu. Soylamış görelim Han’ım ne soylamış:

Salkım salkım tanyelleri estiğinde,

Sakallı, bozaç çayır kuşu öttüğünde,

Sakalı uzun acem bağırdığında,

Bedevi atlar sahibini görüp kişnediğinde,

Tam vakti,

Kara ipliğin ak ipliğin seçildiği çağda…

………………………

-Hikâyelerde az da olsa masal ve destan unsurları görülür.

Örnek:

……

Ogün hainler ıssız yer gözetti. Ogün bir kıyamet savaş oldu, meydan dolu baş oldu. Başlar kesildi top gibi ahbaz ahbaz atlar koştu, nalı düştü. Ala ala gönderler delindi.

Örnek: I. Hikaye(sayfa 125)

Oğlan oraya yıkıldığında, ona boz atlı Hızır görünmü, yarasını eliyle üç kez sığamı, “Korkma oğlan, sana bu yaradan ölüm yoktur; dağ çiçeği, ananın sütüyle senin yarana merhemdir.”

……

-Destandan halk hikâyesine geçiş döneminin ürünüdür.

-Temiz, güzel ve zengin bir dil kullanılmıştır.

Örnek: IX. Hikaye

Begil gördü, hatun kişinin aklı sözü iyidir. Kazılık atını çektirip sıçrayarak bindi, ava gitti. Av avlayıp gezerken önüne bir yaralı geyik çıktı. Begil buna at saldı. Geyiğin ardından yetişti, yay kirişini boynuna attı geyiğin canı yanmıştı. Kendini bir yüksek yerden attı. Begil atının dizginini toparlayamadı, birlikte uçtu.

-Hikâyelerin dili oldukça sadedir. 15.-16. yy.da yazıya geçirildiği halde arı bir Türkçeye sahiptir.

Örnek: V. Hikaye (sayfa201)

Meğer, Han’ım, Oğuz’da Duha Koca oğlu Deli Dumrul derlerdi, bir er vardı. Bir kuru çayın üzerinde bir köprü yaptırmıştı. Geçenden otuz üç akça alırdı, geçmeyenden döve döve kırk akça alırdı. Bunu niçin böyle ederdi? Onun için ki, “Benden del, benden güçlü er var mıdır ki çıksın benimle savaşsın!” derdi. “ Benim erliğim, yiğitliğim kahramanlığım, baba yiğitliğim Rum’a Şam’a gitsin ünlensin!” derdi.

Meğer, bir gün köprüsünün yamacında bir bölük oba konmuştu. O obada, iyi, güzel bir yiğit hasta düşmüştü. Allah’ın emri ile o yiğit öldü. Kimi “Oğul” diye kimi “Kardaş!” diye ağladı. O yiğit için büyük yas tutuldu.

•Az miktarda Arapça kökenli kelimeler kullanılmıştır.

Örnek: V. Hikaye

“Birliğinin varlığının hakkı için, Azrail’i benim gözüme göster!”

IV. bölüm

“ Kırk iyi kulla kırk cariyeyi oğlunun başına çevirdi serbest bıraktı.”

III. Hikaye

Yiğit, “ Bre bezirgânlar, çok mu istedim?” dedi.

•Hikâyeler çoğu zaman manzum ve ahenkli bir şekilde anlatılır.

Örnek: IV. Hikaye (sayfa 200)

“yerli karadağın yıkılmasın,

Gölgelice yüksek ağacın kesilmesin,

Hep akan güzel suyun kurumasın,

Kanatlarının ucu kırılmasın,

Allah seni namerde muhtaç etmesin,

Koşar iken ak boz atın sürçmesin,

Vuruştuğunda kara çelik uz kılıcın ufalanmasın,

Allah’ın verdiği umudun kesilmesin,

Sonunda arı imandan arınmasın

………"

-Cümleler kısa ve yalındır. Okuyucunun anlayabileceği kadar sade ve basit cümle yapısına sahiptir.Akıcı ve halkın kullandığı Türkçe ile yazılmıştır.

Örnek: VIII. Hikaye (sayfa 234)

……..

Oğuz, bir gün yaylaya göçtü. Aruz’un bir çobanı vardı. Adına Konur Koca oğlu Sarı Çoban derlerdi. Oğuz’da ondan önce kimse göçmezdi. Uzun Pınar denmekle meşhur bir pınar vardı. O pınara periler konmuştu.

…….

-Manzumların çoğu kafiyeli olmasa da kulağa hoş gelen bir söyleyiş tarzı vardır.

-İkilemelerle ve tekrarlarla anlatım güçlendirilmiştir.

Örnek: I. Hikaye

Salkım salkım…

III. Hikaye

Sıra sıra kara…

VIII. Hikaye (sayfa 235)

Zamanı geldiğinde, Oğuz yine yaylaya göçtü. Çoban yine bu pınara geldi. Yine koyun ürktü. Çoban ileri yürüdü, gördü ki bir su kesesi gibi bir yığınak yatıyor, yaldır yaldır parlıyor. Peri kızı geldi: "Çoban emanetini gel al, ama Oğuz’un başına kötülük getirdin" Çoban bu yığınağı görünce nasıl kötü bir iş yaptığını gördü. Geri döndü, yığınağı sapan taşına tuttu. Vurdukça büyüdü. Çoban yığınağı bıraktı kaçtı. Koyunun ardına düştü.

-Anlatım açık, yalın ve durudur. Kesinlik ifade eder.

Örnek: IV. Hikaye (sayfa 186)

“Oğul oğul, ay oğul!

Düşmana girip baş kesmedin,

Adam öldürüp kan dökmedin!

Ala gözlü kırk yiğidi yanına al,

Göğsü güzel yüksek dağların yanına çık,

Benim savaştığımı benim dövüştüğümü,

Benim çekiştiğimi, benim kılıçlaştığımı

Gör, öğren ve hem bize pusu ol, oğul!” dedi.

-At, ağaç, su, yeşillik kısaca tabiat çok sevilir, hikâyelerde bu sözcüklere çokça yer verilmiştir. Bunun yanında kahramanlık yiğitlik savaş sözcükleri de kullanılanlar asındadır.

Örnek: VIII. Hikaye (sayfa 234-235)

………

Bayındır Han’ın at çobanı gelip haber verdi: "Han'ım ormandan bir aslan çıkıyor, atlara saldırıyor, sallana sallana yürüyüşü insan gibi. Atları öldürerek kan sömürüyor. Aruz, “Han’ım, korkup kaçtığımız zaman attan düşen benim oğlancığımdır belki,” dedi.

…………

Zamanı geldiğinde, Oğuz yine yaylaya göçtü. Çoban yine bu pınara geldi. Yine koyun ürktü. Çoban ileri yürüdü, gördü ki bir su kesesi gibi bir yığınak yatıyor, yaldır yaldır parlıyor. Peri kızı geldi: "Çoban emanetini gel al, ama Oğuz’un başına kötülük getirdin" Çoban bu yığınağı görünce nasıl kötü bir iş yaptığını gördü. Geri döndü, yığınağı sapan taşına tuttu. Vurdukça büyüdü. Çoban yığınağı bıraktı kaçtı. Koyunun ardına düştü. Meğer o sırada Bayındır Han beylerle gezinti için ata binmişlerdi. Bu pınarın üzerine geldiler. Gördüler ki bir alamet şey yatıyor, başı kıçı belirsiz. Etrafına toplandılar. İndi bir yiğit bunu tepti. Teptikçe büyüdü. Bir kaç yiğit daha indiler teptiler. Teptiklerince büyüdü. Aruz Koca da inip tekmeledi. Mahmuzu dokundu, bu kütle yarıldı. İçinden bir oğlan çıktı, gövdesi adam, tepesinde bir gözü var. Aruz aldı bu oğlanı eteğine sardı.

-Hikâyelerde, birçok öğüt vardır. Bu nedenle bu hikâyeler didaktiktir.

Örnek: VIII. Hikaye (sayfa 238-239)

“Kara evren çıktı tepegöz,

Kara toprak üzerinde çevirdim, yenemedim, basat,

Kara kaplan çıktı Tepegöz,

Kara kara dağlarda çevirdim, yenemedim, basat!

Kağan aslan cıktı, Tepegöz!

Sıık ormanlarda çevirdim, yenemedim basat!

Er olsani er’den de üstün olsan bre!

Ben Kazan gibi olmayasın, basat!

Ak sakallı babanı ağlatma!

Ak saçlı ananı ağlatma!

-Hikâyelerde geçen ve hikâyelere adını veren Dede Korkut; yaşlı, herkesin saygı gösterdiği, hakanların bile akıl danıştığı, çocuklara isim koyan, eğlencelerde kopuz çalıp şiirler söyleyen, kırgınlıkları gidermede aracılık eden kişidir.

DEDE KORKUT-DiL ANLATIM ÖZELLiKLERi

Bizi dinlediğiniz için teşekkür ederiz.

Yeşim Yiğit & Safir Serhatlı 10 J

Learn more about creating dynamic, engaging presentations with Prezi