Karadenizlilerin, tüm vücudu titreterek, silkerek ve "ha uşak ha" diyerek oynadıkları horon; günlük yaşamlarının vazgeçilmez bir parçasıdır. Horon onların mutluluğunun simgesidir. Horon oynarken yapılan bu figürlerin denizden tutulmuş balığı simgelediği öne sürülür.
Tulumla oynanan horonlar Çayeli’nden Trabzon’a doğru gidildikçe bıçakla kesilircesine yerini kemençeye bırakır. Lazlar ve Hemşinliler horonu tulum eşliğinde oynarlar. Laz oyunları ve Hemşin oyunları figür ve ritim özellikleri bakımından aynıdır. Ancak Lazların horonu, daha hırçın, sert ve haşin oynadıkları; Hemşinlilerin ise daha estetik ve yumuşak bir tarzda horonu yorumladıkları görülür. Danslarda ortaya çıkan bu durum aslında her iki halkın kişilikleri hakkında önemli ipuçları sunmaktadır.
Horoncular bedenleri ile değil ruhları ile oynarlar. Beden hareketleri ruhsal coşkunun bir ifadesidir. Horoncu kendini tulum sesinin ritmine ve derinliğine bırakır. Bu şekilde saatlerce horon oynamaya devam eder. Aksi taktirde beden çok çabuk yorulacak ve horon kısa sürecektir. Özellikle belli bir süreden sonra oyuncular ruhsal bir havaya bürünürler, büyük bir coşkuya kapılır. Çevresinde olan bitenle ilgilenmez, farklı bir boyuta ulaşırlar.
Kolbastı, Faroz Kesmesi ya da Hoptek Trabzon il merkezinde oynanılan bir halk dansının adı olmakla birlikte horon olarak adlandırılan geleneksel Karadeniz oyunlarından birisi değildir. Kolbastının popülerleşmesiyle birçok kolbastı ekibi kurulmaya başlanmıştır. Bu ekipler; Trabzon, Ankara, İstanbul, Ordu, Samsun illerinde kurularak kolbastının ulusal nitelik kazandığını gösteren birer delil olmuşlardır.
Karadeniz’de oynanan Halk Oyunlarına ortak bir isim olarak Horon denilmektedir.
Ortak ad horondur horon olmasına ancak gerek kullanılan enstrümanlar gerekse ritim, figür özellikleri itibariyle yöreden yöreye farklılıklar gösterir. Rize’den itibaren Trabzon Giresun ve Gümüşhane yörelerinde enstrüman olarak kemençe, davul-zurna; Çayeli’nden doğuya doğru gidildikçe Pazar, Hemşin, Çamlıhemşin, Ardeşen, Fındıklı, Arhavi ve Hopa’da tulum, Artvin yöresinde ise ağırlıklı olarak tulum ve akordeon kullanılmaktadır.
Güncel adıyla Trabzon Kolbastısı, 1930’lu yıllarda Trabzon’un sahilinde, balıkçı ailelerinin yaşadığı Faroz mahallesinde geliştirildi ve ünlü figürlerine kavuştu.
Ayrıca Karadeniz'in en büyük futbol kulübü olan Trabzonspor, galibiyet sevinciyle kolbastıyı sahalara da taşıyor.
HORON EKİBİ
Trabzon ve civarında Düz horon, Sıksaray, Kız horonu, Bıçak horonu, çift ayak ve Hotsarı adı verilen horonlar kemençe ve davul-zurna eşliğinde oynanır. Çayeli - Hopa arasında ise Anzheli, Memethina, Alikha, Bakhoz, İki ayak, Ortaköy, Kotuna, Kız horonu, Yali horonu, Harişka, Hemşin, Rize adı ile bilinen horonlar ve bar tulumla oynanmaktadır.
Bir anlatıya göre 1930'lu yıllarda ağaların ve dayıların olduğu bir dönemde ortaya çıkmıştır. O dönemde Trabzon Faroz'da, Değirmendere'de, Arafilboyun'da, Boztepe'de mağaralar bulunurmuş. O mağaralarda ağalar dayılar âlem yaparlarmış. O dönemde askerlerin kolluk kuvvetleri bu âlemlere baskın yaparmış. Âlemcilerde basılmayalım diye kapıya erketeler yani gözcüler koyarlarmış. Erketeler kolluk kuvvetlerini gördüğü an içeri haber getirirlermiş, içerdekiler de haberi aldıklarında seslerini kısarlarmış. Başlarlarmışlar söylemeye kısık sesle "Geldiler, bastılar, vurdular". Kol kuvvetleri böyle baskınlar yaptığı için oyuna kolbastı denildiği iddia edilmektedir.
Üflemeli sazlar grubundadır. Çoğunlukla Doğu Karadeniz'de ( Rize, Artvin, Bayburt, Gümüşhane ) kullanılan çift sesli bir halk çalgısıdır. Tulum horonların vazgeçilmez halk çalgılarından bir tanesidir. Tulum oğlak derisinden yapılır. Kollarından birine nav adı verilen bir çift kamış takılır. Derinin ayak tarafı da tahta boru ile kapatılır ki buna lülük adı verilir. Sanatçı buradan tulumun içine hava depo eder. Tuluma raptedilen çiftenin her iki kamışında da 5’er delik vardır. Bunlar aynı sestir. Ancak tulum çalmaya başladığında çift sesli bir müzik duyulur. Ön ayağa beş perdeli kamış eklenir, arka ayak kısmına ise sipsi adı verilen ağızlık takılır. Melodi sipsi kısmında çalınır. Böylece uyumlu bir ezgi ortaya çıkar.
Trakya bölgesi, Balkan yarımadası ve İskoçya’da kullanılan gaydadan en önemli farkı pes sesleri kontrol edebilen bir boruya sahip olmamasıdır.
Ve biz Karadenizliler için hayat bazen üç kelimeden ibarettir :
RİV RİV RİV...
Atatürk ne demiş:
"Siz 30 tane enstrüman çalsanız ne olu Trabzonlular 3 telle dünyayı yıkıyor".
Günümüzün en sevilen Karadenizli genç sanatçıları ise Selçuk Balcı ve Resul Dindar (Karmate).
Her gencin hayalidir...
Resul Dindar