Introducing
Your new presentation assistant.
Refine, enhance, and tailor your content, source relevant images, and edit visuals quicker than ever before.
Trending searches
GEBELİK VE SİSTEMİK HASTALIKLAR
Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Enstitüsü
Ebelik Tezli Yüksek Lisans Programı
Dersin Sorumlu Öğretim Elemanı
Dr. Öğr. Üyesi Hale UYAR HAZAR
GİRİŞ
1.Gebelikte Meydana Gelen Fizyolojik Değişiklikler
1.1. Gebelikte Üreme Sisteminde Meydana Gelen Değişiklikler
1.2. Gebelikte Kas İskelet Sisteminde Meydana Gelen Değişiklikler
1.3. Gebelikte Ventilasyon
1.4. Gebelikte Gastrointestinal Sistemde Meydana Gelen Değişiklikler
1.4. Gebelikte Deride Meydana Gelen Değişiklikler
1.5. Gebelikte Kardiyovasküler Sistemde Meydana Gelen Değişiklikler
1.6. Gebelikte Memelerde Meydana Gelen Değişiklikler
1.7. Gebelikte Üriner Sistemde Meydana Gelen Değişiklikler
1.8. Gebelikte Endokrin sistemde Meydana Gelen Değişiklikler
2. Gebelikte Biyokimyasal Değişiklikler
3. Gebelikte İmmün Sistem Değişiklikler
4. Kaynaklar
GİRİŞ
Kadın vücudu, büyüyen ve gelişen fetusun gereksinimlerini karşılayıp uygun ortamı sağlamak için fizyolojik, anatomik ve biyokimyasal değişiklikler ile adaptasyon sürecine girer(Erdem, 2002; Taşkın, 2016). Gebelikte ortaya çıkması fizyolojik olarak kabul edilen bu değişikliklerin çoğu plasenta ve fetüsün başlattığı hormonal mekanizmalar ve buna ek olarakta, fetusun uteruste büyümesi ve annenin değişikliklere fiziksel uyumu sonucunda ortaya çıkar (Erdem, 2002; Beji, 2017).
Gebeliğin süresi son mensturasyonun ilk gününden itibaren 280 gün ya da 10 gebelik ayı ( 28 günlük lunar ay) ya da 40 haftadır. Gerçek gebelik süresi ise fertilizasyondan itibaren 267 gündür. Bu 40 haftalık gebelik süresini, annenin normal fizyolojik düzeninin üzerine fetal büyümenin eklendiği bir olay olarak görmek mümkün değildir. Gebelik süresince annenin birçok sisteminde değişmeler olur .
Gebelik süresince üreme sisteminde ki değişiklikler genelde vaskülarizasyonda ve hormon yapımındaki artış ile ilişkilidir.
Estrojen ve progesteronun düz kas lifleri ve endometrium üzerine olan etkisinden dolayı, kas liflerinde ve endometriyum dokusunda hipertrofi ve hiperplazi ortaya çıkar. Düz kas lifleri boy ve sayıca artarken, endometrium da kalınlaşır. Bu sırada uterus kan damarlarının, sinir ve lenflerin ölçülerinde de büyük miktarlarda artma gözlenir. Böylece 7-9 cm boyunda, 60 gr. Ağırlığında olan uterus, gebeliğin sonuna doğru boyu 32 cm, ağırlığı 1000 gr.’a ulaşır.
12. haftanın sonunda uterus tamamen pelvik kaviteyi doldurur. Büyüyen uterus anterior abdominal duvara temas eder, barsakları yana ve yukarı iter; Uterus pelvisten yükselirken, genellikle solda bulunan rektosigmoid nedeni ile sağa doğru döner (dekstrorotasyon).
İlk trimesterden itibaren ritmik olmayan ve şiddeti 5-25 mmHg olan kontraksiyonlar saptanır ki bunlara “Braxton-Hicks kontraksiyonları” denir.
Sıklığı son üç ayda artar. Gebeliğin son iki haftasında 10-20 dakika süren bu kontraksiyonlara yalancı doğum ağrıları denir.
40.haftada fetal baş pelvise indiği için fundus daha alt seviyede hissedilir. bu inişe Hafifleme denir.
SERVİKS
Serviks, çok az kas lifi içerir. %85’i bağ dokusundan oluşur. Fertilizasyondan hemen sonra, çok kalın bir mukus tıkaç servikal kanalı kapatır. Uterusun içi ve dışı arasında bir bariyer oluşur ve fetusu dış ortamdan korur.
Bu tıkacın doğumdan hemen önce hafif kanlı müköz bir sıvı şeklinde atılmasına nişane (Bloody show) denir.
OVERLER
Gebelik sırasında ovulasyon geçici olarak durur çünkü dolaşımdaki yüksek estrojen ve progesteron düzeyi, ovulasyon için gerekli olan folikülü stimüle eden hormon (FSH) ile luteinize edici hormonun (LH) baskılanmasına neden olur. Gebeliğin erken dönemlerinde hCG etkisi ile korpus luteum gelişmeye devam eder ve progesteron ve estrojen hormonlarını salgılar. 9. Haftadan sonra progesteron sadece plasentadan salgılanır ve korpus luteum korpus albikans adını alır. Ayrıca gebelikte birçok folikül gelişmeye devam eder ama bunların hiçbiri gerçek olgunluğa ulaşamaz fakat aktif olarak hormon yapımını sürdürürler.
VAJİNA VE VULVA
Gebelikte vulva ve vajinanın damarlaşması artar. Artan estrojen doku elaksiyetesini geliştirir. Artan vaskularite ve elastikiyet, vulvar varikozla sonuçlanabilir. Artan estrojen vajinal sekresyonu arttırır, vajinal enfeksiyonlar için hazırlayıcı bir faktör olarak vajen ph’sı alkaliye kayar.
Vajinanın gebelikte over hormonlarının etkisi ile damarlaşması dolayısıyla kanlanması artar, mor (chadwick belirtisi) ve ödemli görünür ve kas tabakası hipertrofiye uğrar, mukoza kalınlaşır, konnektif doku gevşer ve böylece vajina doğuma hazırlanır.
Estrojen meme kanal dokusunun büyümesini uyarırken, progesteron hormonu lob, lobul ve alveollerin gelişimini uyarır. Göğüslerde hassasiyet, sızı ve dolgunluk gözlenir.
Venler belirginleşir.
Areolanın pigmentasyonu artar, koyulaşır. Meme uçları erektildir,
Mongomery’s tuberkülleri gelişerek belirginleşir.
12-14. haftadan sonra “kolostrum” gelmeye başlar.
Gebelikte ilk fiziksel değişme, 4. haftada ortaya çıkan memelerdeki değişmedir.
Gebelik boyunca memeler, over ve plasenta hormonlarının etkisiyle laktasyona hazırlanır.
Gebelikte hormonal artma tüm vücuttaki kas iskelet sisteminde gevşemeye neden olur. Bunun sonucunda da gebelerde
Bel ağrısı
Sırt ağrısı
Abdominal kaslarda zayıflama
Sinir kompresyon sendromları (karpal tunel sendromu, ulnar sinir kompresyonu)
Pelvik taban disfonksiyonu meydana gelir.
Gebelikte hormonların etkisi, fetüsün büyümesi ve annenin kilo alması sonucu kas iskelet sisteminde ilerleyici değişiklikler olur. Gebeliğin 10-12. Haftasına kadar sakro-iliak ekleme ve simfisis pubise tutunan ligamentlerde yumuşama ve esneme başlar ve eklemler arası boşluk daha fazla genişler bununla birlikte eklemler daha hareketli olur. Eklemlerdeki gevşeme üçüncü trimesterin başına kadar en yüksek düzeye ulaşır. Bu değişikliklerin amacı, pelvik kavitenin boyutunda artmayı sağlamak ve doğumu kolaylaştırabilmek içindir
Gebelikte sakroiliak, sakrokoksigeal ve pubis eklemlerdeki gevşeme pelvik hareketliliği artırarak kadının yürüyüşünün değişmesine neden olur. Büyüyen uterusun öne doğru olan pozisyonunu kompanse etmek için oluşan lordoz, ağırlık merkezini alt ekstremitelerin üzerinden geriye kaydırır. Buda sakroiliak eklemin yükünü arttırarak bel ağrılarına neden olur. Gebeğin son dönemlerinde postural değişiklikler daha da artar. Lumbodorsal lordozise uyum sağlamak için boynun öne doğru fleksiyon yapması ve omuzların düşmesi üst ektremitelerde sızıntılara neden olur.
Genellikle gebelikte deride hafif ve yaygın bir hiperpigmentasyon görülür. Daha önce zaten hiperpigmente olan meme ucu, areola, dış genitaller gibi anatomik bölgelerde gelişen hiperpigmentasyon daha yaygındır. Abdominal duvardaki ince median çizgi şeklinde olan linea alba ise genellikle ilk trimesterde hiperpigmente olur ve bu hali linea nigra olarak adlandırılır. Bu pigmentler değişiklikler gebeliğin erken döneminde başlayarak giderek artar ve doğum sonrası genellikle hafifler .
Spider angioma (vascular spider) olarak adlandırılan anjiyomalar, gebelerin %10-60 kadarında görülebilir.
Bunlar cilt üzerinde çok ince, kırmızı kabarıklıklardır. Özellikle yüz, boyun ve kollarda görülürler
Gebelerin %75‘inde özellikle 24. haftadan sonra, karın derisinde, kalça iç ve dış yüzlerinde, memelerde epidermisin incelmesi ve derinin elastik liflerinde atrofiye bağlı olarak mavi-kırmızı alev tarzında görülen cilt atrofilerine “Stria gravidarum” denir.
Palmar eritem gebelerin %30-60‘ında görülebilen lezyonlardandır.
Bu durumlar klinik önem taşımaz ve estrojen yüksekliğinden kaynaklandığı düşünülmektedir.
Kardiyovasküler Sistem
Gebelik süresince metabolizma artışından sorumlu en büyük unsur fetustur. gebelikte oksijen harcaması %20 artar. Buna bağlı bazal metabolizma değeri yükselir. Metabolizmadaki bu artış fetüsün büyümesi nedeni ile kardiyovasküler sistemde belirgin değişiklikler ortaya çıkar.
Gebelikte Kardiyovasküler Sistemde Olan Değişiklikler
Kan Volümü %30-40 artar
Alyuvarlar %18 artar
Hemoglobin (100 ml) 0.5-1 gr azalır
Hematokrit %15-20 azalır
Kan basıncı
Arteriyel Değişme çok azdır
Diyastolik biraz düşer
Venöz Femoral venöz basınç artar
Total Periferal Reziztans %35 azalır
Kardiyak out-put (ml/dk) %25-50 artar
Atım Volümü (ml/vurum) %15 artar
Atım Hızı (vurum/dk) 10-15 vurum artar
Uterusa Kan Akımı Çok artar
Böbreklere Kan Akımı %25-50 artar
Deriye Kan Akımı %700 artar
Göğüslere Kan Akımı Artar
Gebeliğin son dönemlerinde sırt üstü yatar pozisyondaki kadınlarda, büyümüş gebe uterus, vücudun alt yarısından kanı geri getiren venöz sistemi sürekli sıkıştırır ve kardiak dolumu azaltabilir ve kardiak output azalır.
Kadınların yaklaşık %10’unda, bu durum supin hipotansif sendrom olarak adlandırılan belirgin arteryel hipotansiyona yol açar.
Ayrıca sırt üstü yatar pozisyonda uterusa giden kan miktarı da azalır. Bu nedenle son aylarda gebelere dinlenirken ve uyurken yan yatar pozisyon önerilir.
Sol yan yatışlar, vena kava inferioru serbest bırakacağından özellikle tercih edilmelidir.
Gebelikte lökositler, kan volümündeki artışa eşit olarak ya da bir miktar daha fazla artarak yakşalık 15.000/mm3'e ulaşır.
Gebelikte artan total eritrosit hacmi, plazma hacmindeki artış kadar olmadığından eritrosit yoğunluğunda ortaya çıkan dilüsyon, hematokrit ve hemoglobin düzeylerinde düşüşe neden olur. 30-32. haftalarda hemoglobin düzeyi 0.5-1gr/100 ml civarında, hematokrit düzeyi ise %40'tan %34'e düşer.Buna da gebeliğin fizyolojik anemisi denir.
Kalp kası, gebelikte artan çalışma gücü nedeni ile hafif şekilde büyür. Üçüncü trimesterda uterusun diyafragmayı yukarı doğru kaldırması ile kalp yukarı ve sola itilir.
Gebelikte Ventilasyon
Gebelik döneminde progesteron düzeyindeki yükselmeye bağlı olarak solunum sisteminde damarlanmanın artması ve üst solunum yollarında ödem gibi anatomik değişiklikler oluşmaktadır. Gebeliğin birinci trimesterinden itibaren artmaya başlayan solunum hacmi (tidal volüm) %30-50 oranına kadar ulaşmaktadır. Bu dönemde solunum hızı değişim göstermez iken dakikadaki ventilasyon hızı önemli düzeyde (%30-50) artmaktadır. Buna ek olarak, büyümekte olan fetüs nedeni ile artan karın içi basıncına bağlı olarak diyafram 4-5 cm yukarı doğru kaymaktadır. Bu da hem fonksiyonel rezidüel kapasitenin hem de toplam akciğer kapasitesinin %10-20 oranında azalmasına neden olmaktadır
Gastrointestinal Sistem
Gebelik döneminde progesteron hormonunun artması, mide boşalmasının gecikmesine ve ince barsak geçiş süresinin uzamasına neden olmaktadır. Gebelik sırasında meydana gelen gastroistestinal motilite değişiklikleri, alt özafagus sfinkter basıncında azalma, azalmış gastrik peristaltizim ve gecikmil mide boşalmasını içerir. Gastrointestinal molilite gebelik esnasında azalmış ince ve kalın bağırsak geçiş zamanı nedeni ile genel olarak azalmıştır. Bu değişiklikler gebeliğin erken döneminde görülen konstipasyon, bulantı ve kusmaya neden olur
Gebeliğin ilerlemesi ile hormonların düz kaslar üzerine yaptığı gevşetici etkiden dolayı özafagus ve mide arasındaki kardiyak valve tonusu azalır ve etkili çalışmaz. Bu durum asidik mide içeriğinin reflü ile özafagusa geçmesine ve yanmaya/pyrosise neden olur . Gebelikte iştahta artış olması psikolojik olarak değerlendirilir ve yiyeceklere karşı duyulan bu isteğe pika denir.
Estrojenin yükselmesi ile ağız ve diş etinde hiperemi, gingivitis ve kanamaya yol açabilir.
Gebelik sırasında %50 artış gösteren kan volumüne rağmen, tüm gebelik boyunca karaciğere olan kan akımı sabittir. Büyüyen uterusun karaciğeri göğüs kafesine doğru itmesi karaciğerin fizik muayenede palpe edilemeyecek boyutlarda kalmasına yol açar. Gebenin fizik muayenesinde karaciğerin palpe edilebilmesi patolojik kabul edilir .Gebelikte safra taşı oluşumuna eğilim artar. Safra kesesinde ki tonüs azalması safra tuzlarının retansiyonuna da yol açarak tüm vücuttta genel bir kaşıntıya neden olur.
Gebelikle beraber böbrekler ve üreterlerde değişime uğramaktadır. Böbrekler 1-1,5 cm uzamakta ve ağırlık artışı gözlenmektedir. Fakat bu artış gerçek bir hipertrofi olmayıp vasküler ve interstisyel hacim artışına bağlanmaktadır. Bunun neticesinde de normalde en fazla 10 ml olan böbrek pelvisi 60 ml’ye kadar genişleyebilir Gebelik sırasında glomerüler boyutta hücre sayısında artış olmaksızın değişiklikler meydana gelmektedir. Üreteral dilatasyon ve fizyolojik hidronefroz gebelik sırasında karşılaşılan en dramatik değişiklik olmakla birlikte genellikle asemptomatiktir. Ortalama olarak renal kan akımında %50-70 ve glomerüler filtrasyon fızında %30-50 artış olur. Postürün bu orana etkisi çok minimaldir, ancak geç gebelik periyodunda üriner akım ve sodyum ekskresyon oranları postürle belirgin olarak ilgilidir. Supin pozisyona göre lateral pozisyonda iki kat artış görülür. Bu nedenle üriner fonksiyonlar değerlendirilirken postür dikkate alınmalıdır
Üst Üriner Sistem
Gebelikle beraber böbrekler ve üreterlerde değişime uğramaktadır. Böbrekler 1-1,5 cm uzamakta ve ağırlık artışı gözlenmektedir. Fakat bu artış gerçek bir hipertrofi olmayıp vasküler ve interstisyel hacim artışına bağlanmaktadır. Bunun neticesinde de normalde en fazla 10 ml olan böbrek pelvisi 60 ml’ye kadar genişleyebilir Gebelik sırasında glomerüler boyutta hücre sayısında artış olmaksızın değişiklikler meydana gelmektedir. Üreteral dilatasyon ve fizyolojik hidronefroz gebelik sırasında karşılaşılan en dramatik değişiklik olmakla birlikte genellikle asemptomatiktir. Ortalama olarak renal kan akımında %50-70 ve glomerüler filtrasyon fızında %30-50 artış olur. Postürün bu orana etkisi çok minimaldir, ancak geç gebelik periyodunda üriner akım ve sodyum ekskresyon oranları postürle belirgin olarak ilgilidir. Supin pozisyona göre lateral pozisyonda iki kat artış görülür. Bu nedenle üriner fonksiyonlar değerlendirilirken postür dikkate alınmalıdır
Artmış progesteron düzeylerine bağlı olarak mesane ve üretra mukozası hiperemik hale gelir. Üretral değişici epiteli skuamöz karakter kazanır. Gebelik ilerledikçe uterus büyüdüğü için pasif elengasyona bağlı olarak üretral uzunluk artar. Büyümüş uterusun mesaneye basısı nedeniyle 3. trimesterde mesane kapasitesi tekrar azalır. Uterusun yaptığı basınçla idrar çıkarma sıklığı artar. Gebelikte mesane vaskülaritesi artar, tonusu azalır ve sonuçta kapasitesi 1500 ml’ye kadar artar. Doğum sonrası dönemde mesane normal haline döner. Mesane uterus büyüdüğünde pasif olarak öne ve yukarı doğru yer değiştirir .
Gebelikte mesane tonüsü hormonal etkilerden dolayı azalır.
Kapasitesi artar
Sık sık idrara çıkılır
Bu faktörler ve üreterlerdeki gerilme ,
gebelikte üriner sistem enfeksiyonlarının
görülme riskini arttırır.
Endokrin Sistem
Gebelikte hipofiz iki kat büyür.
Fertilizasyonun ardından implantasyonun gerçekleşmesi ile trofoblast hücrelerinden salgılanan HCG overlerde korpus luteumun devamını sağlar.
Böylece overlerden estojen ve progestron salınımı bir süre daha devam eder.
Korpus luteumun gerilemesinden sonra hormonlar plesantadan salgılanır.
Gebelik boyunca, hipofiz biraz genişler fakat doğumdan sonra normal boyutuna geri döner. Pituiter bezin posterior lobundaki değişiklikler önemli değildir ancak her başarılı gebelikte anterior lobun ağırlığında artış görülür. Pituiter bezin stimülasyonu, gebeliğin endometriyumun sekretuvar fazın ve ovayen luteal fazın devamlılığını sağlar. Diğer iki olan hormon TSH ve ACTH büyüyen fetusun besin ihtiyacını karşılamak ve gebeliği desteklemek için maternal metabolizmayı değiştirir. Prolaktin de laktasyonu sağlayan hormondur. Ayrıca vazopressin antidiüretik etki ile su dengesini düzenler, kan volümü ve plazma ozmolaritesindeki değişiklikleri kontrol eder. Oksitosin ise uterus kontraktilitesini ve memelerden sütün inmesini sağlar
Ovarial evre: İmplantasyonla beraber salgılanmaya başlayan HCG hormonu overlerde korpus luteumun devamını sağlar Bu devrede HCG hormonun düzeyi hızla yükselir. Gebelik hormonu olarak bilinen HCG anne idrarında gebeliğin erken evrelerinden bulunur. En yüksek değerine 60.-70. günlerden sonra konsantrasyonu düşmeye başlar, gebeliğin son iki haftasından itibaren tamamen görülmez.
Plesantal evre: Bu devrede plesanta gelişmesini tamamlar ve yüksek düzeyde estrojen ve progesteron hormonlarını salgılamaya başlar. Böylece korpus luteumun görevini almış olur. Plesantanın en önemli görevlerinden biride hormon salgılamaktadır. Fetüsten ve anneden gelen prekürüsör maddeler hormon yapımını tetikler.
Prolaktin: Gebelik boyunca artarak salgılanır. Laktasyonun başlamasından sorumludur
Oksitosin: Uterusun kontraksiyonlarını ve sütün inmesini sağlar.
Tiroid: Gebelerde tiroid bezi 3. aydan itibaren hipertrofiye uğrar. Gebelikte anne ve fetusun artan oksijen ihtiyacına bağlı bazal metabolizma hızı %20 artar. Bu durum tiroid fonksiyonlarında artmaya neden olur. Tiroid hormon salgısının arttığı belirlenmemiştir.
Böbrek üstü bezi hormonu: Gebelerde adrenallerin korteksinde hipertrofi vardır. Korteks hormonlarından olan kortizol aldesteron gebelik boyunca fazla miktarlarda salgılanır. Bu hormonlar gebelikte karbonhidrat metabolizmasına etki eder ve çatlakların oluşmasına neden olur.
Biyokimyasal Değişiklikler
Normal gebelik boyunca plazma volüm progresif olarak artar. Bu %50 artışın büyük kısmı 34.haftaya kadar olur ve bu artış bebeğin doğum ağırlığıyle kolerasyon gösterir. Plazma volümündeki artış kırmızı kan hücrelerinin artışından fazla olduğundan, hemoglobin, hemotokrit ve kırmızı kan hücrelerinde azalma ortaya çıkar.
Normal gebelikte toplam Fe ihtiyacı 1000 mg kadardır. 300 mg Fe aktif olarak fetus ve plasentaya taşınır ve yaklaşık 200 mg Fe çeşitli yollarla atılır. Dolaşan eritrositlerin toplam hacmindeki ortalama artış gebelik boyunca 450 ml’dir (Normal eritrositin 1 ml’si 1.1 mg Fe) Bu amaçlar için demirin tamamı gebeliğin ikinci yarısında kullanılır. Bu nedenle, gebeliğin ikinci yarısında Fe ihtiyacı oldukça fazladır (6-7 mg/gün). Bu miktar kadının vücut depolarından elde edilemeyeceği için dışarıdan Fe takviyesi mutlaka yapılmalıdır. Fe desteği yokluğunda, hemoglobin ve hemotokrit seviyelerindeki artış gebenin kan hacmi artıkça belirginleşir. Bununla beraber, fetustaki hemoglobin yapımı bozulmaz, çünkü annede ciddi Fe eksikliği anemisi olsa bile plasenta normal hemoglobin seviyelerine ulaşabilmek için gerekli demiri fetuse sağlayacaktır.
https://sbu.saglik.gov.tr/Ekutuphane/kitaplar/a%C3%A7sap22.pdf
İmmün Sistem Değişiklikler
Gebelik, fetüse karşı annenin immunolojik yanıt geliştirmesinin engellenebilmesi için bağışıklık sisteminin zayıfladığı, özel bir dönemdir. Anne karnındaki fetüs de henüz immunolojik gelişimini tamamlanmadığından enfeksiyonlara açık bir durumdadır. Anne karnındayken plasenta aracılığıyla çeşitli mikroorganizmalar fetüse geçebileceği gibi, yenidoğan dönemindeki bebek de dış ortamdaki birçok enfeksiyon ajanının tehditi altındadır. Normal bir kişinin hafifçe atlatabileceği basit bir enfeksiyon bile, bağışıklık sistemlerindeki zayıflık nedeniyle gebelik veya yenidoğan döneminde öldürücü hale gelebilmektedir. Gebenin, bebeği veya kendi hayatını tehdit edebilecek bazı hastalıklara karşı bağışıklık kazanması bu açılardan önem arz etmektedir. Gebelikte yeterli immunizasyon sağlanmış olan anne sadece kendini değil, plasenta aracılığıyla bebeğine geçen IG G tipi antikorlarla aynı zamanda anne karnındaki fetüsü de korur. Yine doğum sonrası emzirme ile anne sütünden bebeğe geçen antikorlar da yenidoğan döneminde bebeğin hastalıklara karşı bağışıklık sağlamasında önemlidir (Şenocak, 2019; Warner, 2010). Gebelikte allerjik rinit, astma, ürtiker, anaflaksi ve ilaç allerjileri görülebilmektedir.
• Gebelik döneminde antioksidan, vitamin ve mineral deposu olan sebze ve meyveler bolca tüketilmelidir.
• İçeriğinde manganez, riboflavin ve bakır bulunan badem gibi kuruyemişler tüketilmeye özen gösterilmelidir. Mesela badem bu içerikleri ile kemikler, dişler ve beyin fonksiyonları için oldukça faydalıdır.
• Anne adayları güçlü bir bağışıklık için D vitamini seviyelerine mutlaka dikkat etmelidirler. D vitamini güneşten alabilecekleri gibi besinlerden de alabilirler.
• Hamilelikte güçlü bir bağışıklık için düzenli uyku uyumak oldukça önemlidir.
• Egzersiz yapmak her yaş grubunda bağışıklık sistemini güçlendirebileceği gibi bu durum hamilelikte de aynıdır. Sadece egzersiz türlerinin anne adayına uygun olup olmadığı doktor tarafından onaylanmalıdır.
• Hamilelik döneminde anne adayları mümkün olduğunca stresten uzak durmalıdır.
• Anne adayları kendilerini aşırı derecede yormayacak, kendilerini iyi hissedebilecekleri uğraşlar ile ilgilenmelidirler.
• C vitamini ve Omega- 3 açısından zengin beslenmeye özen gösterilmelidir.
• Ayrıca anne adayları hamilelik döneminde kişisel hijyene mutlaka dikkat etmelidir.
KAYNAKLAR
1. Akçan Y, Koçak İ, Üstün C, Özal G. Gebelik ve Sistemik Hastalıklar, bölüm 12, Gastrointestinal Hastalıklar, 2003, 218.
2. Berker B. Hematoloij hastalıklar bölüm 14, gebelik ve sistemik hastalıklar,2003. S:250
3. Bishop JH, Green R. Glucose Handling By Distal Portions Of The Nephron During Pregnancy İn The Rat. J Physiol, 1983;336:131-42.
4. Beji N. Hemşire ve Ebelere Yönelik Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Kitabı. Genişletilmiş, 2017, 2.Baskı (286-305).
5. Demir N. Gebelikte Tiroid Hastalıklarının Tanı Ve Yönetim Kılavuzu, Maternal-Fetal Tıp Ve Perinatoloji Derneği, 2017.
6. Dertlioğlu S, Çiçek D, Uçak H, Çelik H, Halisdemir N. Gebelikte Gözlenen Deri Değişiklikleri ve Gebelik Dermatozlarının İncelenmesi, Fırat Tıp Dergisi, 2011; 16 (4): 170-174.
7. Ede G, Unal R. Gebelik Döneminde Fizyolojik ve Farmakokinetik Değişiklikler ile İlaç-Besin Ögesi Etkileşimleri, İstanbul Med J, 2017; 18: 120-7.
8. Erdem M, Yamaç K, Gürsoy R, Çakır N. Gebelik ve Sistemik Hastalıklar.1. Baskı, 2002.
9. Graham-Brown RAC. The Ages of Man and their Dermatoses. In: BurnsT, Breathnach S, Cox N, Griffith C. eds. Rook’s Textbook of Dermatology. 7th ed. Oxford: Blackwell Science; 2004. p. 70.11.
10. Güven S, Türkay C. Güncel Gastroenteroloji 15/2 Gebelik Ve Karaciğer Hastalıkları, 2011.
11. Helli A, Dolapçıoğlu K, Çekiç Ç. Gebelikte Üriner Sistemde Meydana Gelen Anatomik ve Fizyolojik Değişiklikler, Turk Uroloji Seminerleri 2011; 2: 121-3
12. Hellreich PD. The Skin Changes Of Pregnancy. 1974;13:82-6
13. Lawley TJ, Yancey KB. Skin Changes and Diseases in Pregnancy. In: Freedberg IM, Eisen AZ, Wolff K, Austen KF, Goldsmith LA, Katz SI. Et al eds. Fitzpatrick’s Dermatology in General Medicine. 6th ed. New York, McGraw-Hill, 2003 p.1361-6.
14. Mehta N, Chen K, Hardy E, Powrie R. Respiratory disease in pregnancy. Best Pract Res Clin Obstet Gynaecol 2015; 29: 598-611.
15. Nalbant S. Gebelikte Gelişen Fizyolojik Değişiklikler, Onuncu Ulusal İç Hastalıkları Kongresi, 2007, 39-40.
16. Özden S, Bostancı M. Gebelikte Maternal Endokrin Adaptasyon, Turkiye Klinikleri J Gynecol Obst-Special Topics, 2015, 8(3):12
17. Physiological changes in pregnancy .Kardiyovask J Afr . 2016 Mar-Nis; 27 (2): 89-94
18. Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı Aile Planlaması Genel Müdürlüğü. Doğum Öncesi Bakım Yönetim Rehberi; Ankara, 2009.
19. Sancak B. Gebelik ve sistemik hastalıklar, gebelikte meydana gelen biyokimyasal değişiklikler, 2002, 913-918.
20. Soğukpınar N. Ebe-Hemşire Fonksıyonu Olarak Leopold Manevralarının Gebelik Haftaları İle Fetal Malpresantsayonları Tanımlamadaki Etkinliğinin Araştırılması, Ege Üniversitesi Ilemşirellk Yüksek Okulu Dergisi, 2000, 16 (1): 25-35.
21. Şenocak G. Gebelik Ve İmmunizasyon, Medical Sciences (Nwsams), 1b0066, 2019; 14(1): 55-6
22. Tan EK, Tan EL. Alterations in physiology and anatomy during pregnancy. Best Pract Res Clin Obstet Gynaecol 2013; 27: 791-802.
23. Taşkın L. Doğum ve Kadın Sağlığı Hemşireliği Kitabı, 2016 (87-111).
24. Zanger UM, Schwab M. Cytochrome P450 enzymes in drug metabolism: regulation of gene expression, enzyme activities, and impact of genetic variation. Pharmacol Ther, 2013; 138: 103-41.
25. Warner, M.J. and Ozane. Mechanisms Involved in the Developmental Programming of Adulthood Disease. Biochemical Journal, 2010, 427(3):333-347.
26. Wong RC, Ellis CN. Physiologic Changesin The Skin During Pregnancy. Jamacad Dermatol, 1984;10:929-40.
DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM