Introducing
Your new presentation assistant.
Refine, enhance, and tailor your content, source relevant images, and edit visuals quicker than ever before.
Trending searches
Yaşanmış veya yaşanması mümkün olayları kişilere bağlı olarak belli bir yer ve zaman içerisinde anlatan kısa yazılara hikaye denir. Hikayede mutlaka bir olay ya da durum ele alınır. Ele alınan konu yer ve zaman gösterilerek anlatılır.
OLAY VE DURUM
Her öykü bir olay ya da duruma yaslanır. Olay ve durum hikayeyi oluşturan öğelerin başında gelir. Yağmurun yağmasından bir kişinin öldürülmesine, evlenmeden doğuma varıncaya dek her şey olay bağlamı içinde düşünülebilir. Aynı şeyi durum kavramı için de söyleyebiliriz.
İnsanın insanla, insanın doğal ve toplumsal çevresiyle ya da insanın kendisiyle olan çatışması, ilişkileri öyküde bir soruna dönüşür. Yazar öykünün içerdiği sorunu giriş, gelişme, sonuç düzeniyle okuyucunun ilgisini ayakta tutacak şekilde çözer.
YER VE ZAMAN
Öyküde yer alan olay ve durumların belli bir yerde belli bir zaman dilimi içinde geçmesi gerekir. Yer ve zaman ögesi olmadan hiçbir olay, hiçbir durum düşünülemez. Bu yönden öykülenen olay ve duruma bağlı olarak yer de zaman da değişir.
KİŞİ VE KARAKTER
Her öykü ister olaya isterse duruma yaslansın insansız olmaz. Roman türünde olduğu gibi karakter kişinin huy ve davranış özelliklerine verilen addır. Ancak bu özellik roman türünde olduğu gibi bütün boyutu ile verilmez; tek bir doğrultuda gelişen karakter ağır basar.
Zengin, cimri, cahil, köylü vb.
Örnek:
Örnek:
Örnek:
Hikaye
Türleri
1. Olay Hikayesi
2. Durum Hikayesi
NOT:
Gösterme tekniği; diyalog, iç konuşma veya bilinç akışı şeklinde olabilir.
Örnek:
— Canım, neden söküyorsunuz? dedim.
— Mühendis Ahmet Bey söktürüyor.
— Ne yapacak bunları?
— Yukarıda deri tüccarı Hollandalı var ya hani, onun bahçesini düzeltiyorlar da...
— İngiliz çimi alsın, eksin, mademki herif zengin...
Örnek:
Simit yiyerek yürüyor. Tek tük geçenler dönüp ona bakıyorlar. Kılığı düzgün bir adamın sokakta simit yemesi yasaktır. Bütün yasaklar gibi bunun da kaçamak yolu yok mu? Simidi kır, cebine sok. Tek elinle bir lokma koparıp kimseye sezdirmeden ağzına at. Ama, ben dişlerim sağlamken ısıracağım."
(Yusuf Atılgan-Aylak Adam)
Örnek:
“Hasan?
Ali?
Evet ama onlar yoksa, geri dönülmez yollarda kaldılarsa suç onda mıydı? Kader, kısmet, taksirat! O öldürmemişti. Allah biliyordu içini, ölmelerini istememiş, aklından geçirmemişti. Köse Hasan’ın avradı, kızı, Pehlivan Ali’nin anası duyup gelecekler, soracaklardı. O öldürmemiş, ölmelerini istememişti ama dinleyecekler miydi bakalım. Ağıt, figan, feryat… Köylü toplanacak, büyük büyük açılan gözleriyle soracaklardı ondan. Nerde Haşan? Ali nerde? Biliyordu diyeceğini, ezberlemişti amma, dinletebilecek miydi? Karı kısmı lâf anlar mıydı? Ölü evine dönecekti evi. Gazocağı mazocağını çıkaramıyacak, sırtlığı mırtlığı veremiyecekti karısına, öfkeyle tükürdü yere.”
Orhan Kemal, Bereketli Topraklar Üzerinde
Örnek:
“Babasını hatırladı. Trene yolcu ederken “Aman oğlum,” demişti, “yüzümü kara çıkarma. Babayın oğlu olduğunu göster şu millete, ille de mıhtara. Benim oğlumsan sırtın yere gelmez. Heye İstanbul gurbeti çetin, İstanbullunun cinden de beter olduğunu söylerdi emmim ya, boş ver. Var git, sağlıcakla, eyi kötü bir işin başın geç, bize mektup sal. Ondan sonrasına karışma. Ben hepsinin yuvasını yaparım!”
(Orhan Kemal, Gurbet Kuşları)
Bu teknik, anlatıcının araya girerek kahramanın duygu ve düşünce dünyasını okuyucuya aktarması demektir. Anlatıcının görevi, kahramanın durumunu inandırıcı bir şekilde verebilmektir. Bu bilgiler, kahramanın romandaki akışıyla ters düşmemelidir. Bu çözümleme tekniği bilinç akışı tekniğiyle karıştırılabilmektedir.
Örnek:
“Eve gitse, biliyordu, gece yarısına dek başka bir şey yapamadan, yukarıdakilerin patırtısına sövecekti… Bol gürültülü, bol dumanlı meyhanelerden birine girdi. Tezgâhın önünde bir boş yer bulup oturdu. Yaklaşan garsona, - Şarap, dedi. Garson, sanki salt onun için buradaymış gibi eğildi. Sanki ötekiler duyacak diye korkuyordu.”
(Yusuf Atılgan, Aylak Adam)
Daha çok eski klasik eserlerde görülen bu teknikte, varlığı kuvvetle hissedilen anlatıcının olayları, kişileri veya hakkında bilgi vermek istediği herhangi bir şeyi özetleyerek anlatması esastır. Çağdaş romancılar bu ışı "bilinç akımı"," veya " iç monolog" tekniklerinden yararlanarak yaparlar.
Örnek:
"Ali Rıza Bey, Babıali yetişmelerinden bir mülkiye memuruydu. Otuz yaşına kadar Dahiliye kalemlerinden birinde çalışmıştı."
(Reşat Nuri Güntekin-Yaprak Dökümü)
TEMA:
KONU:
Öyküde anlatılmak istenen olay veya durumlardır. Öykünün genelinden çıkarılan "Ne anlatılmaktadır?" sorusunun yanıtına konu denir.
Üzerinde durulan ve okura verilmek istenen temel düşünce veya duyguya tema denir. Tema çatışma sonucu etkin olan düşüncenin, duygunun belirginlik kazanması, ön plana çıkmasıdır.
Hikayede birbirine zıt durumların, karakterlerin bir arada anlatılması çatışmayı oluşturur.
Çatışma; insan ile insan, insan ile doğa, insan ile kendisi, insan ile toplum arasındaki anlaşmazlıklar şeklinde ortaya çıkar.